9 Haziran 2009 Salı

SOKAK MÜZİĞİ

SOKAK MÜZİĞİ

...dans, kukla, pandomim, resim gibi sokakta icra edilen performans sanatlarındandır. Ticaret değildir, isteyen saatlerce dinleyebilir, ücretsizdir, somut bir alışveriş yoktur. Dilencilik de değildir. Ortada uzun mesailer sonunda hazırlanmış ve sunulan bir hüner olmalıdır.

Sokak müzisyeni, önündeki açık enstrüman kılıfı ile cepte, ağırlık yapan bozuk paraları taşımayagönüllü olduğunu bildirir. Atılan bozuk paralar müzisyene yoluna devam mesajıdır, projelerini gerçekleştirmek için ihtiyacı olan morali barındırırlar içlerinde.

Dünyada Oscar ve Grammy almış, milyonlarca albüm satmış, belli müzik türlerinin öncüsü olmuş, bugün konserlerine bilet bulamadığımız birçok efsanevi müzisyenin de belki müziğe devam etmeleri bu itici ğüç ve ilham sayesinde oldu. Edith Piaf, Eric Clapton, Bob Dlan, Jimmy Page (Led Zeppelin) Carlos Santana, Simon and Garfunfel, Rod Stewart, Joan Baez, Joni Mitchell ve Dolly Parton, kariyerine sokak müziği ile başlayan ünlülerin adece birkaçı...


Türkiye'de ise birçok yetenekli müzisyen onyıllardır, bir gelecek görmedikleri için ya müziği bırakıyorlar ya da gerçekten yapmak istedikleri müziği yapmaya cesaret edemiyolar. Bunların sadece bir kısımı bile zamanında, T.C.'inden bile eski olan sokak müziği geleneğinden nasibini alabilseydi, bugün Türkiye'de çıkan müzik yapımları dünyada bambaşka yerlerde olurdu.


Sokak sanatları, bir şehrin panoraması, ulu ağaçları, tarihi dokusu ve mimarisi kadar kendi karakterinden. Sokak müziğinin, şehri ekonomi, kültür ve turizmine yansımasının belki en güzel örneği Dublin: Sokakta çaldıktan sonra milyonlarca albüm satan Damien Rice, o sırada ülkesinde çalan Rodrigo y Gabriela ikilisine el verdi, böylece son yıllarda en çok ses getiren flamenko yapımları İrlanda'dan (!) çıktı. Ayrıca Dublinli bir sokak müzisyeninin bir hayat kesintisini anlatan ve yine bir sokak müzisyeninin (Glen Hansard) oynadığı ''ONCE'' filmi, 2007'de film şarkısı dalında bu müzisyene Oscar kazandırdı. Glen Hansard, grubuyla yayımlanmış 7 kadar albümü olmasına ramen sokakta çalamaya devam ediyor!

İstanbul'da Sokak Müziği

Sokak müziğinin, şehri ekonomik, kültür ve turizmine yansımasının ülkemizdeki öncüleri, Beyoğlu ve galata'daki sokak müziği festivalleri ve Fatih Akın'ın uluslar arası yankı getıren ''Crossing the Bridge: The sound of İstanbul''(2004)belgeseli. Bunlar, sokaklarda canlı müzik duyulmadan İstanbul'a, 12 eylül travma ve alışkanlıklarını üstünden atmak isteyen bir çere kazandırdı. Onlarca yıllık bir gecikmeylede olsa...

İstanbul'un ve Türkiye'nin kültür hayatını daha etkili şekillendiren ilçelerin (Kadıköy, Beyoğlu, Beşiktaş, Şişli, Eminönü, Bakırköy ve Sarıyer)belediye, polis ve zabıtalarının da, yazılı bir düzenleme olmayan bu konuda karar tercihlerinin sağduyulu yapmaları hem Türkiye'ye örnek olacak, hemde onları konuya getirilecek düzenlemeler konusunda birikimli yerler haline getirecek. 2010'da İstanbul'un bir Avrupa Kültür Başkenti olması yolunda ve sonrasında bu deneyimin önemi artacak.

Müzisyenin ve Dinleyenlerin Dikkat Etmesi Gerekenler

Belediye, polis ve zabıtnın gösterdiği sağduyunun sokak müzisyenlerincede gösterilmesi önemli. Her şeyden önce, o müzikten hoşlanmayacaklar da olacağı için, insanların yoğunlaştığı, oturduğu yerler yerine yürüdüğü ve kolayca geçebileceği yerler tercih edilmelidir. Aksi durumlarda, ilgi yerde ikamet eden ya da ticaretini sürdüren tek bir kişi/dükkandan (ama gerçektende sadece onlardan) gelen şikayet bile, müzisyenin yer değiştirmesi, hatta bazı durumalrda o mekana tekrar gelmemesi için yeterli sebeb. Şikayeti zabıtaya yansıtmamak, doğrudan müzisyenle konuşarak anlaşmak daha uygar olan yol.

Şikayet nedeni genel rahatsızlık kadar, müziğin kendiside olabilir. İstanbul'un değişik yerleşim bölgelerinin müzik beklentileride değişik, bunları dikkate almak gerek. Ayrıca müziklerin iyi icra edilemediği durumlarda var. Müzisyenlerin umutlarını kırmadan, bunu onlara doğrudan söylemek yalnış bir davranış değildir.

Ama zaten en açık mesaj atılan ve atılmayan bozuk paralarla verilir. Estetik gelmeyen bir müziğe para atılmaz. Sadece sokakta müzik yapıyor diye para atanların oranı çok düşüktür. (Zaten müzik beğenilmeden enstrüman kılıfına atılan her kuruş, bir dilenciye verilmiş gibidir.) Bunu biz sokak müzisyenleri birebir yaşıyoruz. Performansımız ve şarkı seçimimiz daha iyi olunca, çok farklı sonuçlar alıyoruz.

Bu gerçek, doğal bir elemeye yol açar. Bölge sakinleri gülümseme ve bozuk paraları ile müzisyenlerini, repertuarlarını, enstrümanlarını ve müzik türlerini belirler ve yönlendirirler. Müzisyenler için de gülümsemeler ve bozuk paralar nerede, ne sıklıkla çalacaklarını tayin eder. Böylece zamanla müziği, bölgenin nabzını yansıtır hale gelir.